2013-06-28

Hece dergisi, İslâm Medeniyeti özel sayısı


Hece Edebiyat Dergisi özel sayılarını okuruyla buluşturmaya devam ediyor. Haziran 2012'de yayımlanan "Medeniyet Özel Sayısı"nda, kişinin kendisini ve toplumu algılama süreci, ilişkilendirilmiş gelişim sürecinde değer ve "değer" dizgelerini, irdelemiş ve bu dizgelerin oluşumlarını anlamaya ve kavramlarını ortaya koymuştu. Bir yıl sonra  "İslam Medeniyeti Özel Sayısı" ile yine aynı izleği sürdürerek kendi kimlik ve kişilik kavramlarından yola çıkarak, toplumsal ve tarihi arka planını yine özel çalışma dosyalarıyla gözden geçiriyor ve okuyucuya sunuyor. Hece Edebiyat (Haziran-Temmuz-Ağustos 2013) özel sayısında yer alan konu başlıkları ise; Kavramsal Çerçeve, İslam Medeniyeti'nin Toplum Kurgusu, İslam Medeniyeti ve Hayat olurken; "Soruşturma" başlığı altında yer alan birbirinden farklı bakış açılarının ve gözlemlerin irdelendiği yazılar yer alıyor.

BİR NOKTA edebiyat dergisinin 137.sayısı


2013-06-19

Değirmen Dergisi, Yüzyılın Filmleri Özel Sayısı

Değirmen Dergisi yine okunması, arşivlenmesi ve tartışılması gereken bir çalışmaya imza attı.

Yüzyılın Filmleri dosyası ile Türk Sineması´nın başlangıcından bu güne etkili olmuş, arayışlara yöneltmiş filmlerini ele alan sayı hazırladı. 

Her bir filmi farklı değerli yazarların yazdığı 40 film ile edebiyat- kültür ve sanatın bu topraklardaki yolculuğunu ele aldı.

Yusuf Kaplan, Enver Gülşen, Ömer Altaş ve Menderes Daşkıran´ın sinemamızın tarihsel dönüşümüne, fikriyatına, estetiğine ve geleceğine dönük yazıları ile Yüzyılın Filmleri dosyası elden düşmeyecek bir sayı oldu.

Bulmak, okumak, tartışmak ve paylaşmak okuyucuya düşüyor....

Değirmen Dergisi Yüzyılın Filmleri Özel Sayısı 1 Haziran´da Seçkin Kitapçılar ve Nt Mağazaları´nda...

Sinema Yazıları:
Medeniyet Fikri, Film Düşüncesi ve Türk Sineması/ Yusuf Kaplan 
Gelenek Arayışındaki Türk Sineması/ Enver Gülşen 
Yeni Türkiye Ve Sinema/ Ömer Altaş 
Sanatın İnşası İçin Feta/ Menderes Daşkıran 

Yüzyılın Filmleri:
Gardaş, Bizim Otobüsü Gördün Mü?/ Ali Murat Güven 
At 30 Yaşında..!/ Muzaffer Narman 
Hakkâri’de Bir Mevsim/ Gökşen Aydemir 
Çiçek Abbas / Yılmaz Demir 
Reis Bey/ Tolga Selim Ateş 
Uçurtmayı Vurmasınlar/ Sema Akgül 
Tatar Ramazan ve Oyun Bozumu/ Rüstem Budak 
Masum Bir Kadın: Cazibe Hanım/ Aslan Gülce 
Vesikalı Yârim/ Selman Kılıçaslan 
Bir Adam Yaratmak/ Bekir Arslan 
Umut; Sinemada Toplumsal Gerçekçilik Ve Yılmaz Güney Sineması/ Yusuf Yavuzyılmaz
Turşu Suyu Neyle Yapılır: Bir Aile Nostaljisi Olarak “Neşeli Günler”/ İren Dicle Deveci
Ağır Roman: İstanbul’un Arka Sokaklarından Bir Anti Kahraman Hikâyesi/ Nigar Pösteki
Eğitim ve Öğretim Sistemiyle Hesaplaşmanın İsmi: Hababam Sınıfı/ Mehmet Ali Abakay
Cengiz Aytmatov’un Al Yazmalım Selvi Boylum Anlatısı Ve Sinema Filmi Üzerine/ Cafer Gariper
Yavuz Turgul Sinemasında Bir Kadın Hikâyesi ‘Sultan’/ Dilek Karataş 
Acı Çeken İnsanlığımız; Karılar Koğuşu/ Suat Köçer 
Bal/ Enver Gülşen 
Bir Zamanlar.../ İsmail Doğu 
Celal Tan ve Ailesi/ Gülcan Tezcan 
Ateşin Düştüğü Yer/ Enver Gülşen 
“Kaybedenler Kulübü” Burası/ Selçuk Özünlü 
Her Şey Çok Güzel Olacak/ Mustafa Genç 
“Bir Memleket Gemidir Gemi”/ Yunus Emre Altuntaş 
Takva/ Hakan Poyraz 
Duvara Karşı Filmine ‘Aksi’ Bakış/ Ömer Altaş
Reha Erdem ve Beş Vakit/ Mehmet Özdemir 
Beynelmilel/ Reşat Cengil 
Sonbahar/ Zeynep Yılmaz 
Türkleştirme Politikaları, Varlık Vergisi, Salkım Hanım’ın Taneleri/ Mustafa Kıyak 
Güneşi Gördüm: Güneşi Hayal Etmek mi Görmek mi?/ Zeynep Sati Yalçın 
Vavien: Hayata Gerçek Bir Dokunuş/ Merve Bildirici 
Karpuz Kabuğundan Gemiler Yapmak/ Ali Yalçın 
Rötuşsuz Aile Fotoğrafı: Babam Ve Oğlum/ Eyyüp Akyüz 
Sıcak Bir Ege Hikâyesi; Dondurmam Kaymak/ Meliha Çelik 
Modern Zamanların Tutunamayanlarından Sinemanın İktidarına Bir Metropol Aşkı: İncir Reçeli/ Leyla Yıldız
Vizontele Yahut “Belki Şehre Bir Televizyon Gelir/ Bir Güzel Film Olur…”/ Said Coşar
Dillere Sığmayan Çaresizliğin Naif Öyküsü: İki Dil Bir Bavul –Kürt Meselesini Bir Film Üzerinden Okumak/ Selçuk Küpçük
Eşkıya Filmi Üzerine ya da ‘Hayatın Sevda Karşısında Ne Önemi Var’/ Barış Kavas 

Değirmen Dergisi;
Nt mağazalarında... 
İstanbul'da Kitabevi Dağıtım(Cağaloğlu), Mephisto Kitabevleri(Beyoğlu ve Kadıköy), Pandora Kitabevi(Beyoğlu) 
Ankara'da İhtiyar Kitabevi'nde, 
Sakarya'da Gelişim Kitabevi, Değişim Kitabevi ve X'ir Kitabevinde... 
Bursa'da Uludağ Kitabevi, 
Diyarbakır'da Ensar Kitabevi, 
Malatya'da Fidan Kitabevi, 
Erzurum'da Itır Akademi Üniversite Kitabevi, 
Konya'da Hüner Kitabevi'nde 
bulunmaktadır.


İrtibat:

www.degirmendergisi.com
facebook/degirmendergisi
twitter/degirmendergi

2013-06-13

Yedi İklim’de Yunus Emre Özsaray Dosyası

Yedi İklim, Haziran 2013, Sayı: 279
Yedi İklim olarak, Yedi İklim okulunun öykü sınıfı öğrencilerinden Yunus Emre Özsaray’a güzel bir dosya hazırladık.

Dosyanın editörlüğünü arkadaşımız İsmail Demirel üstlendi. 1982 doğumlu Özsaray bu yılın başında Kefendeki Misket adını verdiği ilk öykü kitabıyla selamladı okurları. Biz de Özsaray için bir dosya hazırladık.

Dosyada Ali Haydar Haksal, Osman Bayraktar, Mehmet Özger, İsmail Demirel, Osman Koca, Müzeyyen Çelik ve Fatma Rana Çerçi’nin birer yazısı bulunuyor. İsmail Demirel Özsaray’la, bir de söyleşi yaptı. Dosyaya göre Özsaray’ın öyküsünün öne çıkan özellikleri imge bolluğu, çağrışıma açık olması, tasavvuf bağıntısı, klasik öykü yolundan gitmemesi olarak sıralanabilir. Bunlar Özsaray’ın öyküsünü özgün kılıyor.

Yedi İklim sayfalarını Hasan Aycın’ın çizgisiyle açıyor. Mehmet Habil Tecimen, Erkan Kara, İsmail Söylemez, Gökhan Serter, Metin Tonbul, Mehmet Baş, Hatice Çay, Erdem Arslan, Çağla Göksel Çakır, Şahin Abay, Cemile Ukba Dilber, Sümeyye Şeker Yedi İklim’de şiirleriyle yer alıyorlar.

Derginin öykü hanesinde ise Osman Koca, Nuhan Nebi Çam, Mesut Balık, Kadir Şahin, Erkan Kara ve Zekeriya Tamir var. Okurlarımıza, Kadir Şahin adını bir kenara not etmelerini salık veriyoruz. Tamir’in öyküsünü Halim Öznurhan çevirdi. Öznurhan hocanın ve öğrencilerinin Arapçadan çevirdikleri nice güzel öyküler, yayımlamayı sürdüreceğimizi bildirelim. 

Veysel Akdoğan, Ebu Talip’in Kaside-i Şib’iyye’sini çevirmeyi sürdürüyor. Çeviri bittiğinde tercüme edebiyatımız büyük bir eser kazanmış olacak.

Mustafa Cemil Efe hüsn-ü hattıyla; Özden Aydın ebrusuyla, Serap Ekizler de çizgisiyle omuz veriyorlar Yedi İklim’e. Mustafa Cemil Efe’den hatalarla ilgili yazılarının devam edeceğini, Özden Aydın’ın da ebrucularla ilgili yazılar yazacağını müjdeleyelim.

Sedef Soylu ilk kez bir yazısıyla aramızda. Süheyl Ünver’in gözünden yeni, değişen İstanbul’u anlatıyor Soylu. Soylu’dan böylesi yazıları sürdürmesini diliyoruz.

Son sayfalarda değiniler ve yeni okumalar bölümü var. Bu bölümde İsmail Demirel, Türk Dili dergisine; İbrahim Coşkun Elek dergisine, Sütun Yayınlarından çıkan yeni kitaplara, Vefa Taşdelen’in Düşünmek Özgürlüğü kitabına ve Akif Hasan Kaya’nın Islak Kibritler’ine; Hatice Çay, Şakir Kurtulmuş şiirine; Bilal Can, Mustafa Muharrem’in Dikkat Müzik Var kitabına; Muhammed Özeren de Selvigül Şahin’in Savrulan kitabına değindi. Okurlarımızdan da özellikle değiniler ve yeni okumalar bölümünde yayımlanmak üzere, okudukları, izledikleri, beğendikleri, eleştirdikleri durum, kitap, dergi, filmi tiyatrolar için yazılar bekliyoruz. 

İrtibat:
yediiklim@yahoo.com
yediiklimeditor@yahoo.com 

Hayal Bilgisi dergisinin 9. sayısı çıktı


Hayal Bilgisi, yedi ayın ardından, yoluna devam ediyor. Yola çıkalı iki yıldan fazla olmuş. 15 Mart 2011’de ilk sayımız ‘huzur’ dosya konusu ile çıkmıştı.

Bugün, elinde tuttuğun bu paket, Hayal Bilgisi’nin 9. doğuşu. Yeni bir soluk, heyecan ve aşk ile doğdu. Bu paket bir dergiden çok daha fazlası. Bir edebiyat paketi hazırladık. Gündelik hayatın, insan ilişkilerinin, siyasetin, internetin ve mesleğinin seni çıkmaza sürüklediği, aç bıraktığı, özlemeye mecbur kıldığı pek çok şeyi bu pakette topladık. Huzura en çok ihtiyaç duyduğun anda, eline alıp bambaşka bir dünyaya adım atabilesin diye; deprem sonrası ihtiyaç duyulan bir deprem çantası, yaralarını sarabileceğin bir ilkyardım çantası gibi…

Bu paketin içinde, bir cd var. Etrafını saran gürültülerden seni uzaklaştıracak, duyabilme yeteneğini fark edeceğin, şükredeceğin melodiler var içinde. Ve bugüne dek dergimizden yaptığımız alıntılarla hazırladığımız videolar…

Sayfalarımızı karıştırırken, kulağın güzel eserlerle meşgul olsun istedik.

Bu pakette, fotoğraf baskıları var. Çünkü, biz istedik ki, mahkumların hapishane duvarlarına, yatılı okullarda öğrencilerin dolaplarının kapaklarına astığı gibi, genç çiftlerin cüzdanlarında sevdiklerinin vesikalık fotoğraflarını taşıması gibi; şiirlerimizi odanın duvarlarına as. Biz istedik ki, satın alınıp bir kenara atılan bir şey olmasın edebiyat ve şiir. Biz gönlüne konuk olmak istedik, hayat tarzına, sevebilme yeteneğine.

Bu fotoğrafları, şiir baskılarını, öğrencilerine ödül olarak ver mesela, minik bilgi yarışmaları yaparak. Sevgiline hediye et. Bir gülün dikenine as şiirlerimizi mesela. Dostlarına mektup yaz, içine koy yazdıklarımızı.

Biz edebiyatı, kendimizi ispatlama biçimi olarak görmüyoruz; para kazanma ya da ünlü olma… Bu yüzden, Hayal Bilgisi, matbaaların, yayıncıların ticari kaygılarından uzak olarak, tamamen ev ortamında, Ayşe ile Cihat’ın emekleriyle üretildi. Kahve lekeleri olabilir sayfalarımızda, ekmek kırıntıları… Hoş görün!

Okura ‘dayatılan’ bir edebiyat var. Vitrine hangi kitapların, hangi dergilerin konulmasına izin veriyorlarsa, hayatımıza o kitap ve dergiler giriyor. Siyasi, ideolojik, ticari ve pek çok etiketleme ile belirleniyor bu seçimler. Bu yüzden, heyecan yok kitapçılarda. Bu yüzden, raflarda samimiyet yok. Bu yüzden, reklama harcanan para, kitabın basım maliyetlerinin kat be kat üstünde. Bu yüzden, yayınevleri şiir kitaplarını, baskı maliyetinin en az dört katı  bir parayı şairinden tahsil ederek basıyorlar. Çünkü, şiir oyunlarına alet olmuyor.
Çünkü, şiir yalan söylemiyor. Hal böyle olunca, yalnızca parası olan ‘şair’ olabiliyor.

Hayal Bilgisi2011’den bu yana sayfalarında hiç tanımadığı insanlara yer veriyor. Adı hiç duyulmamışlara. Öğrencilere, emeklilere, ev hanımlarına ve hatta çocuklara bile. Çünkü, edebiyat bilende değildir. Edepli olandadır. Yazmasa ölecek olanlar var bizim sayfalarımızda.

Çocuklar için edebiyat sayfalarımız var. Hayal Bilgisi’ni çocukların ulaşabileceği yerlerde saklayınız diyoruz; çünkü edebiyat eğlencelidir. Çünkü en çok çocuklar ihtiyaç duyuyorlar hayal kurmaya.

Hayal Bilgisi’nde el yazısı ile müthiş emek verilerek, paketlere konan şiirler ve kısa düz yazılar var. Bunları hazırlarken bizi görenler, ‘delirdiniz mi, fotokopi çeksenize’ diyorlar. Oysa samimiyet tam olarak da budur. Samimiyetin modern hayattaki konumu, delilikle aynıdır. Bu yüzden, dördüncü sayımızda ‘delilik’ kapak konusunu ele almıştık.

Bu pakette, iki tane misket var. Çünkü, çocuk oyunlarına dokunmak, cep telefonuna, televizyonun kumandasına, laptopa dokunmaktan daha keyifli, daha sağlıklıdır. Çünkü, çocukluk güzeldir ve insan hangi yaşta olursa olsun, kendini çocuk hissedebilir.

Hayal Bilgisi’nde iyilik kartları var. Çünkü, hayat iyilik fırsatıdır. Dünyayı birazcık olsun daha iyi bir yer yapamayacaksak, yazmanın, paylaşmanın ne anlamı var.

Biz edebiyatı ya da şiiri tartışmıyoruz. Satış rakamlarıyla ilgilenmiyoruz. Hiç kimse ile yarıştırmıyoruz bilgi ve yeteneklerimizi. İnsanları seviyoruz ve iyi insanlar olma çabası veriyoruz.

İyi okumalar ...    

Ayşe & Cihat Albayrak

Yeni dergi: V a r a k a



Malatya’da, iki ayda bir yayınlanacak olan varaka “yan yana gelmemiş sözcükler var daha” alt başlığıyla yayın hayatına merhaba dedi. Editörlüğünü Mikâil Söylemez’in yaptığı varaka,  1 Hazirandan itibaren ilksayısıyla raflardaki yerini alacak. Sayfalarında, şiir, eleştiri, öykü, günlük gibi edebi türlerin yansıra,  fotoğraf ve çizime de yer veren varaka, dopdolu bir sayıyla okurlarını selamlıyor.

varaka’nın ilk sayısına şiirleriyle katılan şairler;

Fatma Şengil Süzer: Girip Suyun Altına, İsmail Söylemez: Kavil Üzre Göçük Ruhlar Risalesi Minare Sükutu,  Bünyamin Gülbay: Balçık Kokulu Samanlı Ev, Murat Ekinci: Eksilmek, Usame Söylemez: Yağmuruyla Eşdeğer, Bilal Güngör: Bestesini Yaptığımız Bir Şiirdir Aslında

İsmail Söylemez,  Sohrab-ı Sipihri’denbir şiir [Diriliş] çevirerek katkıda bulunmuş bu sayıya. Şaban Ekinci ve Mikâil Söylemez bu ilk sayıya birer değiniyle katılırken, Rüçhan T. Gece Yürüyüşleri adlı öyküsüyle, Ahmet Şuayb Aydın da günlükleriyle yer alıyor.

Ayrıca, Hamid Süha Hotar, Özer Girgin ve  Yahya Güngör de, fotoğraf ve çizimleriyle bu ilk sayıya katılan diğer isimler.

İçeriği, ebatı, dizgi ve tasarımıyla, kaliteli bir dergi olacağa benziyor v a r a k a. Ne diyelim, ömrü bereketli olur inşallah.


İletişim: 
varakadergisi@gmail.com

2013-06-08

H-AYKIRI dergisinin 8.sayısı çıktı

         H-AYKIRI’DA “GENÇLİK” İZLERİ

Mersin Erdemli’de Ökkeş Karakiprik ve Helim Dur tarafından 2011’de kurulan h-aykırı (fanzin) dergisi, Mayıs 2013 tarihli  8.sayısında “gençlik” konusunu ele aldı. Bu sayının kapağındaki “Bir Gençlik Geliyor Ama…” başlığı, farklı anlamlara kapı aralıyor. Helim Dur’un editör ve yayın yönetmenliğinde çıkan h-aykırı, dinamik yapısıyla dikkat çekmektedir. Ezber bozan, beyinde ve ruhta şok etkisi yapan, ses ve bilinç arasındaki ince çizgiyi koruyarak haykıran, harita üzerini soru işaretleri ve ünlemlerle dolduran inançlı ve inatçı bir dergi: 
h-aykırı
8.sayıda “gençlik” kavramı farklı renk ve desenlerle okuyucuya sunuluyor. Bu çerçevede “ gençliğe bakış/gençliğin bakışı” gibi iki yönlü bir değerlendirmenin izlerini görüyoruz. Yazı, şiir, çizgi ve ara notlarla bir “gençlik fotoğrafı” sunuluyor bizlere. “İlkelerimiz silkelenemez” diyerek bir dik duruş tavrı sergileyen h-aykırı’nın ilkelerini, bazen “ilkelerimiz” başlığı altında bazen de “satır araları”nda bulabiliriz.
      Raziye Yıldız’ın kapaktaki çizgisi, bizleri daha başta düşünmenin sarsıcı sonuçlarıyla yüzleştiriyor: bir genç, elinde bıçak, bir genç, boğazında ip, uzanan el, uzanılan el, bir genç,  ateş evet ateş,  bir genç… Üstat  Necip Fazıl’ın resmedildiği bir başka çizgi çalışması ise Cennet Ünal’a ait. Karacaahmet şiirinden alınan bir beyitteki “ölüm ve gençlik” vurgusu tabloyu tamamlamış oluyor: “Ebedî gençlik ölüm, desem kimse inanmaz; / Taş ihtiyarlar, servi çürür, ölüm yıpranmaz.”

             
  “Haritayı şahdamarından yakalayıp : yitirdiğim kimliğimi arıyorum…” haykırışının sahibi Mehmed Tatlı“Puf Koltuklar”ı sanık sandalyesine oturtuyor: “Rahatlık: anıtlaştırıldı her köşede.” Nedim Yılmaz ise, kimliğini yitiren bir gencin “ Yaradılış gayemiz nedir ve coğrafyamızın dokusu neyi gerektirir?” diye sorması gerektiğini vurguluyor.
    Gazi Balcı; bir can çekişme sancısına dokunan “Balık Düşleri” yazısıyla yer alıyor dergide. İdris Çakı“Susma Noktası”nda silinmenin acısını tazelerken, Hatice Batmaz “Zaman” şiirinde “Yükseklerden korkmak ayıp değildi” diyor bu çağda büyümenin korkusuyla. Kevser Kılınç yeryüzü sakinlerine “ anla(ş-ıl)mak ” başlığı altında soru işaretleri bırakmakta.
    Sevde Nur Çukur  “Ölümsüz Gençlerden İşaret” başlıklı yazısında günümüz gençliğine bir işaret verildiğini ve bu işaretin şüphesiz “Mekke’nin kızgın çöllerinden” geldiğini belirtmiştir.
   “Dünya İçindeki Mağaranın Dışı” ve “Mağaranın İçindeki Dünyanın İçi” diyerek iki başlık altında mağaradakilere seslenen Zafer Baysal : “ Mânâ, kırmızı bültenle aranıyor. “ dedi ve mağaradan bir çatırtı duyuldu. 
  “Çağın götürüleri”nden kaçan Oğuz Yılmazer “okunmamış kitapların” karanlığından ve vebalinden, kitaplara ve -içinde kitap bulunan- kitapçılara kaçtı. 

  Murat Soyak, gençlikte yola çıkmadan önce “yoldaş” seçiminin önemine dikkat çekerek kendisinin lise yıllarında Sezai Karakoç’u tanıma imkanı bulmasını bir örnek olarak sunuyor. Şu cümlesi bir özet gibi: “Gençliğim el yordamıyla aramak ve bulmak ile geçti.” 
   Helim Dur ise “millî gençliğe” ithaf ettiği “Geniş Zamanlar” şiiriyle sesleniyor bizlere: “Gözümüz hep ötelerde/Öyle tuttuk siperleri // Sarılmışsa etrafımız/Yaracağız çemberleri”
   Bu sayıda ayrıca, bundan on iki yıl önce, gençlerin ruh dünyalarına yönelik olarak yapılmış bir anketten kesitler sunularak, zihinlere bir güncelleme yapma gereği hatırlatılıyor. 
  “Mevsim normallerine uymayan” h-aykırı dergisi, hakikati hatırlatmayan edebiyatın uzağında olduğunu ilkeleri arasında sıralamıştır. h-aykırı sesler korosu, “ikinci ve üçüncü şahıslara ve bütün insanlığa” seslenmeye devam ediyor…  
      


Adres : Hayret Dağı, Soru Yolu, Sabır Mağarası, Erdemli-Mersin      

haykiridergisi33@gmail.com

   Mehmed Tatlı 





2013-06-04

Dil ve Edebiyat, 54


“Tarihi Anlatmaya Değil Anlamaya Çalışıyorum” konulu Dil ve Edebiyat Dergisi 54. sayısı raflarda yerini aldı.
“Tarihi Anlatmaya Değil Anlamaya Çalışıyorum”
Dergimizin Haziran sayısı, editörümüz Hüseyin Altuntaş’ın “Ülkemizin her alanda göstermekte olduğu gelişim performansına paralel olarak Dil ve Edebiyat dergisi de dil, kültür ve edebiyat alanında kendi üzerine düşeni yapmaya çalışıyor.” şeklindeki sözleriyle kapılarını açıyor okuyucuya…
Her ay dikkat çekici yazı ve yazarlarıyla okuyucuya seslenen Dil ve Edebiyat dergisi, Haziran sayısında tarihçi Doç. Dr. Erhan Afyoncu ile yapılan söyleşiyi kapağına taşımış. Bu söyleşisinde Erhan Afyoncu, Yusuf Akçay’ın sorularını cevaplarken “Tarihi Anlatmaya Değil Anlamaya Çalışıyorum” diyor ve kültür hayatımızı ciddi bir biçimde etkileyen bir yanlışlığı şöyle özetliyor:
“Türkiye’de genellikle ideolojik kitaplar çıkıyor. Yazar, yayınevinin veya bulunduğu grubun düşüncesi paralelinde fikirlerini sunuyor. Kendi inancını tarihe taşıyor. Dindarlık, sosyal demokratlık, milliyetçilik veya kendini ait hissettiği bir noktadan tarihe bakıyor.  Bu yüzden tarihi anlamaya değil anlatmaya çalışıyor.”
“Türkiye’de tarihi anlamaya yönelik bir zihniyet yok.” diyen Afyoncu, böylece tarihin bir şekilde kutsandığını da dile getiriyor. “Osmanlı” örneği üzerinden değerlendirmelerde bulunan Afyoncu’nun dikkat çeken tespitleri şu şekilde:
“Osmanlının gömleği bize büyük geliyor. Biz, büyük bir babanın gölgesi altında ezilen küçük bir çocuk gibiyiz. Babanın yaptığı işleri, ulaştığı şöhreti aşamıyoruz. Aşmayı bırakın, gölgesine bile yaklaşamıyoruz. Bu, geçmişin düzgün çizgilerle aktarılmasını engelleyen psikolojik bir durum.”
Ademik tarih araştırmalarına ilişkin gözlemlerin de dile getirildiği söyleşide “Türk üniversitelerindeki tarih çalışmaları, genellikle o dönemdeki akademik havaya göre değişir.” diyen Afyoncu, belli dönemlerde tarihçiliği etkileyen figürler olduğunu, örneğin 1990’lı yıllarda sosyal ve ekonomik tarihçiliğin moda olduğunu söylüyor.
Akademisyenlerin genellikle yaptıkları araştırmayı salt akademik bir çalışma olarak bırakmakla yetindiğini belirten Afyoncu, “Hâlbuki dünyada popüler tarihçilik yapanların büyük çoğunluğu akademi kökenlidir. Türkiye’de ise bu çok nadir görülür.” diyor. Afyoncu’nun söyleşide altını çizdiği en önemli konulardan biri ise Türkiye’de tarihi ideolojik bir çatışma alanı olarak görmek…
Dil ve Edebiyat dergisinde öne çıkan diğer başlıklar ve isimler ise şöyle:
Seven Çeker Mihneti –şiir-, Mehmet Atilla Maraş
Aklı Tutsak Eden Akıl Çağı, Mehmet Habil Tecimen
Din ve Kültür Arasında İnsanın Lisanla İmtihanı, Yusuf Akçay
Al Karısı –hikâye-, Hakan Özçelik
Anadolu Kokusu –hikâye-, Mustafa Oğuz

E-POSTA GRUBU

Dergi~lik e-posta
dergilik@googlegroups.com